Kafelerin de ruhları vardır, derin izler barındırır, ve sizi o mekana çağıran bir gizem vardır. O halde başlıyoruz
Berlin'de Moabitte
Siyahın asilliği karşılar sizi, bir yanınızdan tutuverir afacan çocuklar gibi, hani siyah itici gibi gelse de toparlayıcıdır aslında. Ambiyans oturanları kendine doğru çeker. Güler yüzlülük mekanın siyahından farklıdır ve çiçek çiçek karşılar, evet birazcık resmi dili vardır, kendine çeki düzen verdirir,
Bu sakinlikte öyle güzel dersler çalışıp öyle güzel kitaplar okursunuz ki, sanki kitaba yolculuk bu kafeden başlar, aslında caddenin önüdür, kalabalıktır ama kendi dinginlik girdabına çeker.
O siyahın bize çaldığı asilliğe katılmışınızdır artık, kahveler sessizce ikram edilir ama güler yüz ses getirir, sukunet çok ses verir. İç yolculuğunuza çıkmak, kendi ara sokaklarınızda dolaşmak, çözülemeyen aşılamayan dertlerin dert ortağıdır,
Tarifi olmayan bir huzur kaplar sizi, kahveleri lezzetli ve her şeyleri organiktir, Sizi kendi müziğinizle başbaşa bırakır, sohbet bölünmez karşınızdakini öyle bir duyarsınız ki mekan şahit olmak ister, duvar aralarında biriktirir sır ve sıkıntılarınızı, mutluluğunuzu fincanların tebessümünde görürsünüz, Berlin’de bu gri şehirde kafelerin de ruhları vardır, elini size uzatan
Bu mekan taş duvarlarıyla içine çeker sizi, her bir köşesi bir padişahın okuma alanı gibidir, yaslandığınız her koltuk, varsa sağlam bir geçmişin ona götürür seni.
Acımtırak güldürür, yoksa sağlam bir geçmişin artık onu oluşturmaya başlamıştır. Sanki yıllardır yaşamış hissiyatı verir sana, ah ne yoruldum dersin, ah ne anılarım varmış diye söylersin. Çizik bir masa, ahşabın ilk tarihi koltukları, artık açılamayan tüm kapılar mekanın derin çizgileridir.
Yeni yetme içecekler yudumlamazsın. Sobanın üzerinde kaynayan nane limonu hatırlatır, şifalı annelerin çorbaları gibidir çayları.
Ayrıca bunca nezih ortamda içimizdeki kabalığı okşayan en önemli özelliği fıstık kabuklarını gelişi güzel atmaktır.
İçerde kocaman güzel bir ayna der ki: Hoş geldin Efendim.
Ve ben hoş bulurum duvarları tarih kokan bu mekana....
Kahvenin yemende olmadığının ispatıdır bu mekan. Kahvenin aromasına karışır odunsu koku.
Anlamazsınız çiçek bahçesinde misiniz hasır üreten yerde misiniz, kurutulmuş çiçekler kitap aralarındaki cümlelere taşır sizi. Eskileri özel kılan yaşanmışlıklardır, farkına varmadan bastığın “sevdiğine sözü olan bir kilim dokur” ayağının altındaki sevgi ilmekleridir. Hiç bir şeyin ötekisini göremezsin hepsi tek ve özel. Basma, pazen kumaşlardır sandalye minderleri, seni anneannenin misafir odasında ağırlatır.
Boş bir çerçeve asılı duvarda herkesin içine asacak hayali vardır. Bir mutluluk pozu yerleştirirsiniz ve tüm kafeye dağıtırsınız içten tebessümlerinizi.
Buğdanların bereketini, pamuğun zarifliğini, bakırın gücünü sohbetin koyusunu âmâ olan kişiler bile el yordamıyla hisseder.
Odunsu kokunu içime çekip 40 yıllık hatırlık kahveni yudumlayıp hatıra defterimin arasında saklayacağım seni.
Neslihan Kurtoğlu
Comments